Yeni bir seçim ve yeni bir gündem. Aslında matematikte 2x2 her zaman 4 eder. Seçimlerde de rakamlar sonucu belirler ama rakamlar partiler ve yandaşları tarafından istendiği gibi eğilip bükülebiliyor.
Bugünkü yazımda Yalova seçimini ele alacak ve oradan yola çıkarak cumhurbaşkanlığı seçimine değineceğim.
Bilindiği gibi 30 Mart seçimi itirazlar neticesinde tekrarlandı. Kesin olmayan sonuçlara göre yine CHP kazandı. Doğrusu ben, Ak Partinin açık farkla kazanmasını bekliyordum. Çünkü, Yalova’ yı çok önemsedi. Başbakan miting yaptı. CHP adayı bu kadar şanslı değildi. Genel başkanı Kemal Kılıçtaroğlu Yalova’ ya gitmedi bile. Oysa seçim çok kritik, rakip güçlü, seçim yenilendiği için iki turlu seçim gibi geçeceği belli idi. İki turlu seçimlerde sonuçlarda ciddi değişiklikler olabilirdi. Burada da fark yok denecek kadar azdı. İkinci turda bazı partilerin oyları başka yerlere gitti, buna rağmen sonuç değişmedi. Burada CHP azımsanmayacak bir başarı elde etmiştir. Seçimin kaybedeni de Ak Parti olmuştur. İnsanın eksikleriyle yüzleşmesi zordur. Hele iktidarda ve sürekli kazanıyorsa daha da zordur. Gerçi bu yazdıklarım içim partideki çok sevdiğim arkadaşlarım bana çok kızacaklar. Olsun kızsınlar, zaten hep kızdılar. Ben onları seviyorum. Daha sağlıklı düşünebilmek için, bardağın yarısı dolu bile olsa, başarıya sevinirken boş kısmını görmezden gelemem. Bu yüzden hep eleştirildim.
Cumhurbaşkanlığı süreci, bambaşka bir süreçtir ve bu gerçeği görmemiz gerek. Bugüne kadar partinin her şeyi tek kişi oldu. Bu da kamuoyunda hep eleştirilere neden oldu. Yükseliş devam ettiği için bu durum gözardı edildi. Yüzeysel baktığımızda; sermaye RTE ise ve seçime RTE girecekse sorun yok gibi görünüyor. Benim de kanaatime göre sonuçta seçimi kazanan yine RTE olacaktır. Çünkü ciddi bir rakibi yoktur. Kim ne derse desin Karizmatik bir Liderdir. Kazanmayı da hak ediyor. Çok çalışıyor, hedefleri var. ABD veya AB gibi parasal üstünlük için değil, adalet için demokrasi istiyor. Muhalefet kabul etmiyor gibi gözükse de onlar da farkındalar. Tabi ki bardağın boş tarafları vardır, muhalefette dolu kısmı görmezden gelip hep boş kısmı ile ilgileniyor ve çalışmaları da ittifaklara rağmen boşa çıkıyor. Kazanan taraf hep RTE oluyor.
Bugüne kadar RTE hep karar verdi ve birileri onayladı. Bu aktif bir üstünlüktür ve kararı siz verirsiniz. Cumhurbaşkanlığında durum farklıdır. Orada kararı siz vermezsiniz, sadece onaylar veya reddedersiniz. Bu da pasif üstünlüktür. Karar çıkarma yetkiniz yoktur. Sadece onaylarsınız ve bu durum hiç te RTE’ ye uygun bir durum değildir. Ancak, istese de istemese de genel seçimlere kadar durum bu olacaktır. Cumhurbaşkanı olduğu için de parti içinde açıkça gözükemeyecektir. Bu fiili durum da gerçeklerin su yüzüne çıkmasını sağlayacak ve genel seçimlerde RTE belirleyici olamayacaktır. Yeni bir lider yeni bir sermaye gerekecektir.
Yapılan açıklamalarda Başbakanla cumhurbaşkanının yer değiştirmesi istenmektedir. Bu durum da Abdullah Gül’ ün söylediği gibi şık değildir ve olmamalıdır.
Yine deniyor ki; genel seçimlerde nasıl olsa Ak Parti kazanacak ve Anayasa değişikliği ile başkanlık sistemine geçilecektir. Bu sanıldığı kadar kolay değildir. Bence şu anda mümkün gözükmemektedir.
Ben diyorum ki; kamuoyu büyük ölçüde Sayın Başbakanımızdan memnundur ve görevine devam etmelidir. YHT, 3. Havaalanı, 3. Köprü, kanal İstanbul gibi büyük projeleri tamamlamalıdır. Aksi bir durum olurda bu projeler yapılamaz ise, bugün cumhurbaşkanı ol diye teşvik edenler tarih karşısında sorumlu olacaklardır. Benden söylemesi.
Sen kimsin diyeceklerdir. Anlatayım. İnteraktif siyaset anlayışını benimseyen ve katılımcı yönetim anlayışında olan bir VATANDAŞIM. Fikir yürütmem için yeter mi ?