Zaman zaman haber takip etmek amacıyla AK Parti teşkilatlarına giriyorum. Gençlik kolları odasında kızlı erkekli oturuyor gençler, millete hizmet etmek için. Birbirlerine hiç aşık olmuyorlar mı? Tehlikeli değil mi sizce?
                Amaaaannn… bende ne yobazım ya hu!!
Bu devirde taktığım şeye bakın değil mi? Modern çağda yaşıyoruz, hem AKP yapıyorsa vardır bir bildikleri. Şimdi bayanlar kızmasın bana, siyasette olsunlar tabi.
                Ancak bana erkeklerle bayanların aynı masada toplantılar yaparak bu milletin inançlarını iktidar yapmaları pek mümkün gelmiyor. Heee, siyaset yapabilirsiniz, politikalar üretebilirsiniz ama benim o partide gördüğüm tablo ile bu insanlara Saadet getiremezsiniz.

                Şimdi üniversitelerde erkekli kızlı bir arada yaşamalarına tepki gösterenler, Zina ilgili ne düşünüyorlar acaba?
                10 yıldır bu nesle manevi anlamda bir şeyler veremeyen bu iktidar, sahillerde iffetlerini başörtülerini battaniye gibi kullanarak sevgililerine teslim eden tesettürlü kızları gördüklerinde acaba ne hissediyorlar dersiniz?!!!
                Ecdadını haremde sex düşkünü diktatörler olarak gösteren dizileri izleyen bu iktidar, bu neslin nasıl deforme olduğunu görüyorlar mı dersiniz?!!!
                Bunların tüm suçlusu AKP’mi canııııımmmm!! Demeyin, elbette ki AKP. “DİNDAR NESİL İSTİYORUZ” demekten başka, bu neslin manevi değerlerini geliştirme adına bugüne kadar ne yaptılar ki?

                Gençlik kolları şölenlerinde Hande Yener ile coşan bir teşkilatın mensuplarından oluşacak DİNDAR NESİL, ne kadar dindar olur onu da düşünmek lazım. Halbuki, şunun şurasında 15 yıl önce mücadele etmemiz gereken düşmanlarımız vardı. Din düşmanları vardı, başörtü düşmanları vardı, Kuran düşmanları vardı.
                İşte o zaman ne kadar da DİNDAR NESİL vardı. İşin içine koltuklar, ihaleler, makamlar girdiğinde duvara çarpar gibi yüzleştik gerçeklerle. O zaman anladık ki, bazılarımız hiç DİNDAR olamamış.
                Mücadeleden yarı yolda dönenler, şimdi kızlı erkekli kalan gençlerle uğraşıyorlar. Halbuki yıllar önce zaten mücadeleyi elden bırakmamış olsaydınız, belki bugün böyle bir gençlik var oluyor olmayacaktı.

                Bu makamlara oturdunuz da ne değişti ha? Hiçbir şey değişmedi demiyorum, Erbakan’ı terk etmenize değecek ne değişti?
                Müslümanların çatısı altında bir ve beraber durduğu bir çatıyı Milli Görüş’ü dağıtmaya değecek kadar ne değişti. Meclise başörtüsü mü girdi? Bu 15 yıl önce zaten girmişti…. İmam Hatipler mi? O zaman gerçekten İmam Hatipler di? Yıkmaya, gitmeye, kaçmaya, dağıtmaya DEĞDİ Mİ?
                Siz toplumu yavaş yavaş dönüştüreceğiz derken, dönüştünüz. Dönüşürken kazandığınız makamlar, mevkiler ve ihaleler için yeri geldi dövüştünüz. Kaybettiniz dostlar, başörtü meclise girse de, Çankaya’da Başörtülü bir Cumhurbaşkanı eşi olsa da kaybettiniz.
                Çünkü bizim Milli Görüş iktidarından beklediğimiz bu değildi. Siz toplumu dönüştürelim derken, AKP’li başkanların dönüşerek zinaya düştüğünü, faize ve kul hakkına boğulduğunu göremediniz. Dönüştüremediniz, dönüştünüz. Şimdi Kavga bize kaldı. Özlem bizim, kavga bizim, yorgunluk bizim, dert bizim, çile bizim. Aşk bizim, mücadele bizim. Bize kaldı, dağıtılanları toplamak.  Erbakan ile aynı yolda yürüyemeyeceğine kanaat getirerek, yeni bir siyasi yol çizenler, yolunuzun sonu nereye gidiyor. Makam ve mevki birbirine düşen bunca insan hala gerçeği görmenize yetmiyor mu?
                Şimdi Milli Görüş’ün bu halinden dem vurarak; “Bırakın artık, siyaset yapamıyorsunuz. Böyle siyaset olmaz” diyenler görüyorum. Sizin bizle beraberken de anlamadığınız şey bizim siyaset değil, mücadele yapıyor olmamızdı. Böyle mücadele mi olur demeyin; evet biz bir şeyleri vefasızların vurduğu darbeden dolayı  eksik yapıyoruz, ya da yapamıyoruz.
                Ancak biz gün gelip kardeşlerimizle cihad edebileceğimizi hiç düşünmemiştik. Bir gün “Bu milletin manevi değerlerini baltalıyorsunuz” dediğimiz insanların, bir zamanlar beraber mücadele ettiğimiz kardeşlerimiz olacağını nereden bilebilirdik? Eksikliğimiz bu, kızsak suçluyuz, eleştirsek suçlu. Ne dersek diyelim, olmuyor.
                Ne Irak’ta Ebu Gureyb’de “BİZİ ÖLDÜRÜN” diye bağıran anne, ne Filistin’de “BABAMI İSTİYORUM” diyen küçük Muhammed, ne de “ÜMMETİMİN SUSKUNLUĞUNU SANA ŞİKAYET EDİYORUM YA RABBİ” diyen Şeyh Ahmet Yasin, gerçekleri gösterebilmemize yetmedi.
                Ama dedim ya, Kavga bize, dert bize, sabır bize düştü gittiğinizden beri.  Nice Müslümanlar kayboldu çıktığınız yolda, bunları gördükçe üzülüyor, yanıyoruz. Kızgınlığımız bundandır. Bırakın kızlı erkekli üniversite evlerini. Kadınlı erkekli meclislerinize bir bakın. Başkanlarınıza, zıvanadan çıkan partililerinizi kurtarın.
              
  Nasıl olsa biliyoruz, bu milleti kurtarmak yine bir avuç bize düşecek. O günü sabırsızlıkla bekliyoruz. Ocağımız yanık, ışığımız açık o günü bekleyen yine biz oluruz. Yeter ki siz daha fazla kaybolmayın.  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner39

banner37

banner38